Neden Psikoterapi Almıyoruz

İlk olarak bahsetmek istediğim sebep terapiyi havlu atmak olarak görmemiz. Elbise dikemediğimiz için ya da ev yapamadığımız için kendimize kızmıyoruz ama ruh sağlığımızı toparlayamadığımız için kızıyoruz. Sorunu çözmek yerine kızıyoruz. Ebeveynin çocuğuna henüz bilmediği o şeyi öğretmek yerine kızması gibi. Halbuki ruh sağlığı uzmanları da eğitim almaksızın bunu başaramıyorlar. Hatta birçoğu kendi kendini iyileştiremiyor.

Doğduğumuz andan itibaren bedeni kullanmayı öğreniyoruz. Bazı şeyler akışın içinde kendiliğinden oluyor. Uyumak, tuvaletini yapmak, kusmak gibi. Bazı şeylerse daha fazla istek, çaba ve öğrenme gerektiriyor. Örneğin yürümek, yemek, konuşmak. Bazı şeylerse çok daha karmaşık.

Fiziksel yani davranışsal şeyler kolay fark edilebilir. Ancak zihinsel şeyler öyle değil. Davranışa dönüşerek kendilerini gösterseler bile zihinle olaylar arasındaki bağlantıları kurmak o kadar da basit değil. Yani ruhsal bir problem yaşıyorsak bunu kendi kendimize çözemiyor olmamız kadar doğal bir şey olamaz. Bazen şöyle şeyler duyuyorum “hastalığımı kendim yendim”. Tabii ki mümkün. Ama kişinin geçmişinden getirdiği ruhsal birikim, bulunduğu ortam, karşısına çıkanlar, yaşadığı problemin şiddeti gibi birçok değişken var. Dolayısıyla bazıları bunu başarıyor diye herkesin bunu başarmasını bekleyemeyiz. Koşulların değişmesi durumun tamamen değişmesi demek. Biraz daha kendimizden yana düşünmeyi başarabilirsek hayat kalitemizi arttırabiliriz. Ne demek istiyorum? Mesela “böyle hissetmemeliyim” yerine “böyle hissetmemin bir nedeni olmalı” diye düşünmemiz gerek. İlk düşünme tipinde kendini reddetme ve durumu kabul etmeyerek çözmeye çalışma gibi anlamsız bir çaba var. Bu yolla gidilecek yer; problemin asıl kaynağından uzak bir yer olacaktır. Hatta bu yol bazen insana gerçek problemini unutturacaktır. Diğer düşünme tipi ise kendini kabul eden birinin problemi kapsamlı bir şekilde anlama çabasını içerir. “Hem kendimi hem de problemimi kabul ediyorum.“. Ben bunu yapmazsam; nasıl olur da başkalarına bu sebeple kızabilirim?

Terapi almama nedenlerimizden bir diğeri de terapiyle bir şeyin değişeceğine inanmamak. Ancak maalesef bunu düşünürken genelde psikoterapinin ne olduğunu dahi bilmiyoruz. 

Terapi almama yönünde etkisi olduğunu gözlemlediğim başka bir düşünce de akıl sağlığımızdan şüphe edilmesiyle ve güvenirliğimizin azalmasıyla ilgili. Terapi almaya başlamak bizi başkası yapmaz. Dün kimsek hala oyuzdur. Yani biz her işimizi düzgün yaparken birden bire bizim sorumluluklarını yerine getirmeyen biri olduğumuzu düşünmezler. Bu noktada bir problem oluşuyorsa nedenlerini iyi değerlendirmeliyiz.

Psikoterapi almamanın başka bir sebebi de pahalı oluşu. Tabii ki bu noktada depresyon ya da kaygı üzerine daha çok merak oluşuyor. Çünkü kişi tedavi olamayacağı için kendi kendine tanı koyup, çözmeye çalışacak. Yeterli zamanımız olursa elbette başarabiliriz. Bu durumda elbette bir sürü bilim insanının birçok ömürlük çalışmalarının üst üstüne konulmasıyla oluşturulan yaklaşımların sağlayacağı kolaylığı el yordamıyla sağlaya çalışmak akıllıca görünmüyor. Başkalarının kızılcık şerbeti içtiğinize inanması yeterliyse bir şey yapmamakta özgürsünüz. Üstelik başkaları ne düşünecek onu da bilmiyorsunuz. Kaç tanesi istemediğiniz şekilde düşünecek acaba? Kaç kişinin ne kadar zamanlık düşünceleri için neyden vazgeçtiğinizi bildiğinizi farz ediyorum. Uzatmıyorum. Ama eklemek isterim ki uzmanların uygun fiyatlara hizmet verdiği platformlar var. Araştırarak kolayca bulabilirsiniz.

Bazen de durum o kadar alışılmıştır ki terapi almak aklımıza gelmez ya da erteleriz. Neredeyse kendimizi bildiğimizden beri böyleysek bunun normal olduğunu düşünüyor ya da memnun olmadığımız halde idare edebiliyor veya erteliyor olabiliriz. Bunu fark etmek oldukça önemli. Çünkü yaşadığımız duruma dayandığımız sürece iyiye gitme ihtimalimiz şansa kalıyor.

Çok sebep var. Ben son bir tanesini daha ele alıp bırakacağım. O da gerçek sebeplere sahip olduğuna inanıp durumunun normal olduğunu kabul etmek. Belki de sadece bir kısmı gerçektir?